Kendini evrende konumlandırmak, “neyim?”, “neden varım?”, “amacım ne?”, “öldükten sonra ne olacak?” gibi sorulara cevap aramak ve aynı zamanda bu ürkünç konularda teskin etmek, kültürün en can alıcı ve baş görevlerindendir, geri kalan bütün kültürel dinamikler bu teskin etme ve olma mekanizmasının tamamlayıcılarından başka bir şey değildir.
Demek oluyor ki, mit olsun, bilim olsun, ikisi de aynı soruları cevaplamaya yönelik dünyayı açıklama sistemlerini temsil ediyorlar. Ancak mitler 200000 yıllık insanlık tarihinin yüzde 95i boyunca bilişsel sistemimizin şekillenmesinde rol üstlenmiştir. Bu diyalektik bir ilişki olduğu için bilişsel sistemimiz evrimsel psikoloji bağlamında da mitleri oluşturmuştur. Bu demek oluyor ki, günümüz medeniyetin dna’sını büyük çoğunlukla bilinçdışına itilen (“ötekileştirilen”) mitler oluşturuyor. Freud’dan bu yana kültürün baskılayıcı ve mitleri adeta şeytan çıkartma ayini örneğinde olduğu gibi reddetmesi kolektif huzursuzluklara sebebiyet vermektedir.
Bu dersin amacı, kültürün kendi temelini teşkil eden kadim mitleri reddedip yerine nasıl “aydınlanmacı” ve adeta “eskiyi” tedavi edici pragmatik ve opportunist mitler inşa edilmeye çalışıldığını göstermek. Bunu yaparken mitolojik ve edebi metinlerden faydalanılacaktır.